ÖLÜM FİLMLERDEKİ GİBİ DEĞİLDİR
DAYIM KALP KRİZİ GEÇİRDİ
Bir insanın son nefesini verip ölmesi, sinema filmlerinde gösterildiği gibi değilmiş! Ölmek üzere olan yakınımın yanında olup hiç bir şey yapamadan seyretmek, asla unutulmayacak şekilde acı verici, çok korkunç bir olay. Ve çocukluğumdan beri beni rahatsız eden birinci elden bir deneyimim var.
Annemin ağabeyi Hasan Akdur dayım, biz Ulus otobüs durağında 8 numaralı Keçiören otobüsünü beklerken yanıbaşımda can verdi. Ben 13 yaşındaydım ve o 50’li yaşlarının sonlarındaydı. Hasan dayı, zayıf olmasa da kilolu değildi, ama gençliğinde çok rakı içermiş ve aşırı derecede tütün tüketirmiş. Yaşlanınca içkiyi bıraktı, ama o devirde şehirlerde yaşayan erkeklerin çoğu gibi tütün tiryakiliğinden kurtulamadı.
Ayrıca günde 10 fincan kapkara Türk kahvesini bir yudumda içerdi. Şimdi düşününce kalp krizinin köşede Hasan dayımı beklediğini görebiliyorum… Ve ecel dayıma o güneşli bir akşamüstü Ankara’nın işlek merkezlerinden biri olan Ulus’ta bir otobüs durağında benim yanımda rastgeldi!
NEFES ALAMIYORUM…
George Floyd gibi “nefes alamıyorum” dedi ve sırtüstü yere düştü. Gözleri geri döndü ve zor nefes almaya başladı. Boğazdan yüksek sesler geliyordu, korkunç hırıltı, homurdanma sesleri. Sonra bacakları yarı yukarı kıvrıldı, seğirdi ve birkaç defa havayı tekmeledi. Sanırım dayım son nefesini veriyor diye düşündüm…
Otobüs durağında bir kaos yaşandı: bekleyenlerin bir kısmı etrafa toplanmış, kimi endişeyle izliyor, “kimi telaşla su getirip, kolonya var mı? “diye soruyordu… Genç bir ağabey delicesine dayımın gömleğinin üst düğmesini çözmeye çalışıyordu. Ben orada hıçkıra hıçkıra ağlamaktan başka ne yapacağımı bilmiyordum. O devirde (1959 sanırım) açıkçası ilk yardım, CPR ve ağızdan ağıza yapay solunum yardımı gibi canlandırma, ilkyardım teknikleri bilinmiyordu.
NUMUNE HASTANESİ
Kalabalıktan bir adam önümüzdeki Çankırı caddesine fırladı ve geçen bir taksiyi durdurdu. Durakta bekleyen insanların yardımıyla dayımı yerden kaldırıp taksiye bindirdiler ve şoförden bizi en yakın hastane olan Numune Hastanesi’ne götürmesini istediler. Dayımı taksinin arka koltuğuna yatırırlarken onun yattığı yerde küçük bir idrar birikintisi farkettim. Taksinin ön koltuğuna bindim. Şoför durmadan klakson çalarak son hızla hastaneye giderken arka koltukta yatan dayım sessiz ve hareketsizdi.
Hastaneye geldiğimizde dayımı acele muayene ettiler ve doktorlar “maalesef çok geç, Allah rahmet eylesin dediler. Hasan Akdur dayım hastaneye gelmeden yolda can vermişti. Bir doktor amca bana, “oğlum evine git ve anne babana buraya gelmelerini söyle, ölüm raporunu imzalamaları gerekiyor dedi.
ANNE, DAYIM ÖLDÜ!
O günlerde herkesin evinde telefon yoktu. Ayrıca taksi tutacak param da yoktu. Bu yüzden anneme olanları anlatabilmek için hastaneden eve 4-5 km yolu bir saatte koşarak ve ağlayarak gittim ve kapıyı açan anneme “Anne, dayım öldü“ dedim. Annem elini başına koyup “Ah Hasan ağabeyim benim” diyerek hıçkırarak ağlamaya başladı…
Ben evde kaldım. Annem, babamı işyerinden alıp beraberce hastaneye gittiler. Geçirdiğim büyük şoktan sonra çok sevdiğim dayıma veda etmek için hastaneye gitmeye cesaretim kalmamıştı. Bu şimdi pişman olduğum bir şey!
Hal Aral, 20.6.2021 Sydney, Australia