Enteresan anılar

TEK BAŞIMA İLK SEYAHATİM

BABAM SÖZÜNÜ TUTTU, EDİRNEKAPI TROLLEYBÜSÜ

İleri ergenlik yaşlarımda Lisedeyken iyi karne getirince babam sözünü tuttu ve bir akşam beni meşhur dünya şampiyonu güreşçi Gazanfer Bilge’nin, Ulus Rüzgarlı sokaktaki terminalinden Istanbul otobüsüne bindirdi ve Istanbul’a Karagümrük’deki Ahmet dedeme yolladı.

Sabahleyin Harem iskelesinden vapurla Sirkeciye oradan da Edirnekapı trolleybüsüne binip Atikali’de indim. Draman yolundaki Dervişali mahallesi Alişah çıkmazında bahçesinde incir ağaçları olan dedemin ağaçtan yapma 1,5 katlı evi çok hoşuma gidiyordu. Dedem ve Elif babaannem ile beraber kahvaltı yaptık.

SULTANAHMET MEYDANI, HİPODROM

Öğlenleyin Sultanahmet’e doğru yürüyüp bizim atmeydanı dediğimiz Antik Bizans devrinde Hipodrom olarak anılan meydana gittim. Alman imparatoru 2. Wilhelm’in 1898 yılındaki Istanbul ziyaretinde trenle Berlin’den getirip buraya inşa ettirdiği Deutscher Brunnen -Alman Çeşmesinin önünde hayatımda ilk defa Finlandiyalı bir turist grubuyla karşılaştım.

Turist grubuna ingilizce: “Helsinki’den misiniz?” diye sorunca Finli bir amcabey gülümsedi ve Finlandiya’nın Turkusundan deyince şaşırdım! İleride bir Finlandiyalı görünce, ona “Turku of Finland’ın” anlamını sorarım diye düşünmüştüm…

SULTANAHMET CAMİİ-MAVİ CAMİ

Yabancıların turkuaz renkli çinilerinden dolayı “Mavi Cami” dedikleri- bence dünyanın en güzel camisi Sultanahmet camisini ve yanındaki Sultan Ahmet’in türbesini ziyaret ettim. Hipodromu geçerek 6. yüzyılda Bizans imparatoru Justinyanus’un inşa ettirdiği 100 bin ton su depolama kapasitesine sahip muhteşem Yerebatan sarnıcına 52 basamaklı merdivenden indim.

YEREBATAN SARNICI 1500 YAŞINDA

10 dönümlük dikdörtgen yüzölçümüne sahip Yerebatan su sarnıcında her biri 9 metre yükseliğindeki 336 sütun bulunan sarnıcın suyu 19 kilometre kuzeydeki Belgrad ormanından taştan yapılan su kemerleri ile taşınırmış. Sarnıcın uç tarafındaki iki sutunun altında destek olarak konulmuş Roma dönemine ait Medusa başları gördüm. Mitolojide gözlerine bakanı taşa çevirdiğine inanılan yılan saçlı, keskin dişli, dişi canavarı temsil eden Medusaların korkunç gözlerine bakmadan yandan inceledim.

Mavi Cami-Blue Mosque Foto Ismo Copyright © 2021 All rights reserved – Tüm hakları saklıdır  

NURUOSMANİYE CAMİİ

Istanbul’un Barok tarzı nadide camilerinden biri olan 250 yaşındaki Nuruosmaniye Camii avlusundan geçerken hayran oldum. Kapalı Çarşının kapısına düğru yürüdüm. 1461’de yapılan içi rengarenk ve büyüleyici çarşıda 60 cadde ve 4000 dükkan ile dünyanın en büyük kapalı çarşısıdır diye düşündüm. Kendime uygun fiyata gümüş bir kolye alıp Bayazıt kapısından çıkıp Vezneciler yönüne yürüdüm. 

En büyük amcam Mehmet’in çalıştığı Biofarma ilaç firmasına uğrayıp amcamın elini öptüm. Sürpriz ziyaretime sevinen amcam, “yeğenim: biraz bekle çıkacağım, bu akşam bize yemeğe davetlisin” dedi. Amcamla Veznecilerden dolmuşa binip Taşlıtarla’ya gittik. Akşam Fatma yengemin hazırladığı nefis yemekleri yedik ve kuzenlerim Ismail Hakkı, Sedat ve Vedat ile geç saatlere kadar sohbet edip oynadık.

Ertesi akşam da yürüyerek Fatih, Yavuz Selimdeki Niyazi amcamla Servet yengemin evine gittim. Orada da Servet yengemin lezzetli yemeklerini yedik ve akşam uykusu gelene kadar 8 yaşındaki kuzenim Emel Ekim ile meşgul oldum, ilgi gösterdim ve beraber oynadım. İçimde sanki Emel kuzenimi bir daha göremeyeceğim gibi bir his vardı…. Allah hayır etsin diye düşünmüştüm!

ERGUN GÖZE, RAUF TAMER VE AHMET KABAKLI

Dedem her gün bakkaldan 2 gazete alırdı: Tercüman ve Son Havadis. Ben ise en iyi spor haberleri veren Milliyet okurdum. Rahmetli dedem sevdiği Ahmet Kabaklı, Rauf Tamer ve Ergun Göze adlı muhafazakar yazarları bana zorla okuturdu. “Ya dede yaa” diye isyan ederdim!

Aradan 30 yıl geçti, THY Stockholm bürosunda çalışan (Ergun beyin oğlu) Ahmet Göze ile tanıştım. Rahmetli dedemi anlattım. Dost olduk. Ergun amca da rahmetli oldu, ama İsveç’teki oğlu Ahmet bey ile ara sıra görüşüyoruz. 

THY Stockholm ofisi Copyright © 2021 All rights reserved – Tüm hakları saklıdır

Geçenlerde ona çocukluğumdaki şarkılardan “Telgrafın tellerine ve Sakın geç kalma erken gel” bahsettim. İsmo, ”onu (Sakın geç kalma) halkpartililer sever, yoksa sen… “ dedi. Kaşlarımı kaldırıp “I-ıh, ne o ne de öteki, hiçbir partiyi tutmuyorum, ancak hem Finlandiya’da hem Türkiye’de tekaüt yaşına gelmemiş gençler dikkatimi çekiyor” dedim. 

Gerçekten de Finlandiya, İsveç ve Almanya gibi Avrupa ülkelerindeki yaşı altmışı geçmiş bazı politikacıların “Yeter artık, benden bu kadar! Gençlerin yolunu açmak; ailemle beraber kaliteli vakit geçirmek ve evimin bahçesindeki çiçekleri yetiştirmek istiyorum” diyerek emekliye ayrılmalarını hayretle izliyorum.

Not: Yaşar Doğu ve Celal Atik’in yanısıra eski güreşçilerimizden Gazanfer Bilge (1924-2008) 1946 Stockholm ve 1948 Londra’da dünya şampiyonu oldu. 1952 Helsinki Olimpiyatlarında tanıştığı Fin tatarı Yıldız hanım ile evlendi. Altmışlı yıllarda onlarca otobüsten oluşan işletmesi vardı. Gazanfer bey ve Yıldız hanım ile T.C. Konsolosluğunda bir Cumhuriyet Bayramı kutlamasında tanışmıştım. Allah rahmet eylesin.

Copyright © 2021 All rights reserved – Tüm hakları saklıdır  

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Translate »
Social media & sharing icons powered by UltimatelySocial