ADANALI YAŞAR KEMAL HELSİNKİ
ADANALI YAŞAR KEMAL HELSİNKİ’DE
Helsinki Üniversitesinde son sınıfa başlamıştım. Bir kış günü Türkiye Büyükelçiliğinden telefon geldi. Büyükelçinin sekreteri, gelecek hafta Türkiye’den o zamanın dünyaca tanınmış, Nobel ödülüne aday yazar Yaşar Kemal’in Helsinki’ye geleceğini; 3 günlük ziyaret sırasında Finlandiya TV ve radyosunda yapılacak programlara tercüman aradıklarını ve müsait olup olmadığımı sordu.
Büyükelçiliğin ziyaret için ayırdığı bütçenin kısıtlı olduğunu, ama kitapları Fince yayınlayan Tammi Yayınevinin basın toplantısı ve kitapçıdaki imza merasimi için ayrıca tercümanlık ücreti ödeyeceğini bildirdi… Lisedeyken edebiyat öğretmenimizin önerisi üzerine İnce Memed’i okumaya başlamış, ama yarıda bırakmıştım. Heyecanlandım, büyükelçinin sekreteri Finli hanıma “Bu benim içim büyük bir onur, yayınevinin ödemesi bana yeter” dedim ve bu iş teklifini memnuniyetle kabul ettim.
Büyükelçi Türk yazarın gelişte Helsinki Havalaanı VIP salonundan alınmasını organize etmiş. Ben de karşılamaya gittim, karşılayanlar arasında en son kişi olarak kendimi tanıttım ve elini sıktım. “Hoşgeldiniz Yaşar bey” dedim. Ünlü yazar bana döndü ve dedi ki: “Arkadaş ben bey mey değilim, Toroslardan Anavarza yaylasından gelen bir abinim senin. Onun için bana Yaşarkemal de, tamam mı?”
YAŞAR KEMAL ABİ
Yaşar Kemalin kitaplarını Finlandiya’da ingilizceden finceye çevirtip yayınlayan Tammi Yayınevi, Kansallismuseo-Milli Müzenin ilerisindeki Continental Hotelde oda ayırtmış, Yaşar Kemal ve eşi Tilda hanım ile orada kaldılar. Ertesi gün Radyo, TV, yayınevi, Basın Toplantısı derken zaman su gibi aktı. Yaşarkemalin söylediklerini Finceye çevirdim. Sorulan soruları Türkçeye çevirdim. Onunla dost oldum. Tammi yayınevinin verdiği akşam yemeğinde hayatımda ilk defa pembe balık (Somon balığı) yedim…
Son sabah otele vardığımda lobide oturmuş gazete okuyarak beni bekliyordu. Selamlaştık, sefirin hanımı Yaşarkemalin eşini otelden almış müze gezdirmeye ve diplomat eşlerinin toplantısına götürmüştü. “Doğum yeriniz Adana mı?” diye sordum. Yaşarkemal, “Torosların yayla köyünde doğmuşum ama köklerim dünyanın en mavi gölü olan Van’dadır” dedi ve elindeki Cumhuriyet gazetesini uzattı: “Al, sonra okursun” dedi.
CUMHURİYET, TERCÜMAN, MİLLİYET
Üç günlük samimiyete güvenerek, “Sağ ol, o gazete bana ağır geliyor, yazılanları anlamakta zorluk çekiyorum” dedim. “Bana bak Ismail: rumca politika, arapça siyaset her gazetede var, Tercüman’da da var, Son Havadis’te de!”. Ben de ona “Haklısın, benim Ahmet dedem de sözünü ettiğin o iki muhafazakar gazeteyi okur, ama ben Milliyet’in spor sayfasından şaşmam” dedim.
MAREŞAL MANNERHEİM
Galiba biraz canı sıkılmıştı. İçini çekti ve elindeki gazeteyi masaya bıraktı, “Bugün bana Helsinki merkezindeki önemli binaları ve heykelleri göstermeni isterim, sonra da biraz alışveriş yapalım” dedi ve şehrin ana caddesi olan Mannerheimintie caddesine çıktık. Kansallismuseo-Milli Müze ve Eduskunta-FBMM’nin önünden yürüyerek 15 dakikada Helsinki merkezine indik. Meşhur Bio Rex sineması karşısındaki Finlandiya’nın 2.Dünya savaşında Genelkurmay Başkanı Mareşal Mannerheim’in atlı heykelinin önüne geldik. Burada durduk ve Yaşarkemal’e 1918’de kurulan genç Finlandiya Cumhuriyeti‘nin tarihini kısaca özetledim.
Finlandiya 2. dünya savaşında1500 kilometreyi bulan doğu sınırını korumak için Almanya’nın desteğiyle Ruslara karşı yılmadan 5 yıl savaştı, ama sonunda Almanya yenilince Finlandiya da Eylül 1944’de Rus ordusuna teslim oldu. Yapılan barış antlaşmasına göre Finlandiya yıllar boyu Rusya’ya yüklü savaş tazminatı ödemeye mahkum oldu. Ayrıca ülkenin kuzeydoüuda Salla ve Petsamo bölgeleri, güneydoğuda ise Karelya bölgesinin neredeyse tamamı olmak üzere ülke yüzölçümünün yaklaşık yüzde 10’u Rus ordusu tarafından işgal edildi ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğine (SSCB) bağlandı.
Doğu Finlandiya’nın Karelya bölgesindeki Viipuri, Sortavala ve Käkisalmi şehirlerinden yarım miljon Finlandiyalı can korkusuyla evini, işyerini ve hayvanlarını geride bırakıp ‘Evakko’ -zorunlu göçmen olarak Batı Finlandiya’ya göç ettiler. Beş yıl süren 2. Dünya savaşında asker ve sivil toplam 96 000 Finli hayatını kaybetti.
Rusya ayrıca Finlandiya’nın Hanko, Porkkala gibi Baltık Denizi kıyısındaki stratejik stratejik güney kıyı bölgelerini zorla işgal edip “Arazi kiralama” adı altında oralarda garnizonlar kurdu, ama 1956 yılında bu askeri birliklerini Finlandiya’dan sessiz sedasız geri çekti.
Yaşar Kemal beni dikkatle dinledi ve: “Demek ki Sovyetler Birliği lideri Nikita Kruşçef ile kişisel dostluk kurup, onu Rus ordusunun Finlandiya’dan çekilmesi konusunda ikna eden cumhurbaşkanı Urho Kekkonen‘i takdir etmek gerekiyor!” yorumunu yaptı.
Mareşal Mannerheim adını taşıyan caddeden ülkenin en büyük ve ünlü mağazalarını barındıran Stockmann alışveriş merkezine doğru yürüdük. Yaşar Kemal, Vanha Ylioppilastalo -Eski Öğrenci Birliği binası yanındaki Kolmen Sepän patsas -Üç demirci heykeline uzun uzun baktı ve “Bu bana işçiler arasındaki dayanışmayı anımsattı” dedi.
İsveç Tiyatrosunun arkasında Esplanadi Parkındaki ünlü Finlandiyalı şair Eino Leino’nun heykelinin önünde resmini çekmemi istedi. Yemyeşil parkın içinden yürüyerek geçip Baltık Denizi Sahilindeki Kauppatori -pazaryerine ulaştık.
Buradaki çadırlı kahvede oturup mola verdik. Kahve ile tarçınlı çörek yerken, ben şu karşıdaki kocaman beyaz gemilerin İsveç’in Stockholm limanına gittiğini söyleyince, “Helsinki’ye bir daha gelirsem, bu gemilerle Stockholm’e gitmek isterim” dedi
KALEVALA KORU KUYUMCUSU
Cumhurbaşkanı sarayının, İsveç Büyükelçiliğinin ve Helsinki Belediyesinin önünden geçip Aleksander caddesine yürüdük. Stockmann’a gelmeden yolun solundaki Finlandiya’nin ünlü gümüş mağazası Kalevala’nın vitrinine göz attı ve “İçeri girelim mi?” dedi.
Beğendiği gümüş kolyelerden iki adet alacağım deyince ben de “kime” diye sordum. “Sana ne kardeşim” diyerek beni tersledi. Ben “Kusura bakma, gayri ihtiyari sordum” deyince, “Tamam Ismail kardeş sana söylerim, ama ölümü öp, aramızda kalsın” dedi ve kolyeleri kimlere aldığını açıkladı! Yaşarkemal 2015’de rahmetli olup öteki dünyaya göçtü, ama bu esrarengiz sır bende kalacak!
STOCKMANN CAFÉ RESTAURANT
Öğle yemeği için 1970’lerde Finlandiya’nın en prestijli alışveriş merkezi Stockmann’ın üst katındaki Fazer Cafe’ye çıktık. Yemek yerken bir yandan da çocukken bir kazada sağ gözünü kaybettiğini, gençliğinde ırgatlık, amelebaşılık, bekçilik ve adliye önünde yazı makinasıyla arzuhalcilik yaptığını anlattı. Sonra bazı haksızlıklara dayanamayıp mahalli gazetelerde yazmaya başladığını ve yazdıklarından dolayı birkaç kere mahpusa girip çıktığını anlattı.
Çok güzel Osmaniye fıkraları anlattığım için olacak her hapise girdiğimde, çoğu hırsız, dolandırıcı ve katil olan kader arkadaşlarım bana “Hoşgeldin Yaşarkemal, seni özledik derler” dedi.
FİNCE-TÜRKÇE SÖZLÜK
Amcam yaşındaki Yaşar Kemal ile Helsinki’de dolu dolu geçirdiğim üç günden bu güzel hatıralar kaldı. Uzun boylu, kilolu ve dobra dobra bir adamdı. Son akşam vedalaşırken bana sordu: “Yahu sen bu tuhaf Fince dilini nasıl öğrendin, sözlük kullanıyor musun?” Ben de: “Kitapçılarda Fince-Türkçe sözlük aradım, bulamadım” deyince, “Hah işte o ilk sözlüğü sen yaz” dedi.
“Istanbul’a geldiğinde Cağaloğlunda beni bul, sana matbaa ayarlarım ve benim yayınevim sana karaborsadan kuşe kağıt da temin eder” dedi! Bu Adanalı rahmetli yazar Yaşarkemalin önerisi hayatımda yeni bir sayfa açtı: kitap yazmaya başlayacaktım…
Copyright © 2022 All rights reserved – Tüm hakları saklıdır
Kaynak: Otavan Iso tietosanakirja; Johannes Virolainen, Siirtokarjalaiset 1941-1944
Bir yorum
Ziya Ertem
Çok güzel bir anı.